Doğrusunu isterseniz söze nereden başlayacağımı açıkçası kestiremiyorum. Çünkü Türk dizileri hakkında konuşulacak, hatta eleştirilecek o kadar çok şey var ki hangisinden başlasam diye kararsız kaldım. Yaşı müsait olanlar bilirler 1980’lerin arabesk kültürünün sinemalara yansıması ile oluşmuş ağırlıkta drama türündeki filmler genellikle sevilen ses sanatçılarının şarkılarıyla başka bir havada izlenirdi. Senaryo kötü bile olsa ses sanatçısının popülaritesi filmi kurtarır ve bir şekilde seyirciyi kendisine çekerdi. Şimdi bu sanatçıların birçoğu yaşamdan koptuğu için böyle bir avantajı da yok. İyi de Türk dizilerinde ne var? Şahsi kanaatimi söylüyorum, hiçbir şey yok. Bomboş bir konuya eşlik eden ve iç karartan arka plan müziği ile dolu Türk dizilerinin hangi çağda yaşadığı muamma.
Türk Dizilerinin 20’li Yaşlarda Holding Sahipleri Kabak Tadı Veriyor
Birden fazla büyük çaplı şirketin bir araya gelmesinden oluşan holding yönetmek büyük bir meziyet olsa gerek. Fakat gelin görün ki bizim Türk dizilerinin tamamında 20’li yaşlarda bir Holding sahibi (ne ara işe, güce bakar bilinmez) yanına başrol sanatçılarından bir de Aktrist takıldı mı buyurun size Türk dizisi. İsterseniz bunu yemek tarifi formatında değerlendirelim;
- 1 adet güzel Aktrist
- 1 adet yakışıklı jön
- 1 adet holding binasından kiralık büro
- 2 adet orta boy yaşlı oyuncu
- 1 adet küçük boy çocuk oyuncu (nadiren bu sayının ikiye çıktığı da oluyor)
- 4-5 adet lüks araç
- Son olarak bir adet kiralık villa
İşte bu kadar;
Türk Dizisi Hazırlanışı
Güzel aktrist jöne ilgilidir fakat jön çok zengindir (bu hikâye bir yerden tanıdık geliyor değil mi. klişe Fakir kız zengin iş adamı hikâyemiz) Bir o kadar ilgisiz jön çok doğal davranışlar sergiler (sanki ilgisizmiş gibi) sonra binerler arabaya oradan oraya gezinir dururlar. Zaten her bölümde en az 15 dakika telefon konuşmaları (falan arıyor, filan sms gönderdi) sonra lüks villada aile yemekleri. Milyon dolarlık yurt dışı anlaşmaların sadece Holding yöneticileri arasındaki konuşmaları ( kalkın arada Japonya’ya falan gidin oradan birkaç kare görüntü alın. Koskoca anlaşma yapılıyor anlaşmanın yapıldığı ülkeden kimse yok). Tam bir metre arkasında birinin durup diğerinin konuşmasını gizlice dinlemesi,(hayret vericidir kimse fark etmiyor. Normalde izlenen kişinin gizlice takip edenin nefesini duyması lazım). Neyse takılmayalım buraya J))))
Türk Dizisi Hazır
Tamam, artık standart Türk dizisi hazır sayılır. Aralıksız telefon konuşmaları, İstanbul trafiğinden birkaç kesit, lüks villada otoriter patronun kontrolünde laf dalaşmaları arasında yenilen yemekler. Kalan kısmı Lalalala, Lululu, Peki, ne anlattın? Filanın fesatlığını, falanın çekememezliğini, berikinin kıskançlıklarını, sözüm ona Aşk hikâyesi var. Başkaca neler var? Maalesef başka hiç bir şey yok. Şu an gösterimdeki çoğu diziye Araba Tanıtımı veya Villa Tanıtım reklam dizisi diyebiliriz. Lütfen artık topluma faydalı ve nitelikli Türk dizileri ortaya çıksın. Hakikaten gına gelmiş durumda. Vesselam
Kesinlikle katiliyorum.
Doğru tespit..Dizi sektöründe yapılan en büyük hata sure bence,2-2,5 saat dizi olmaz..bu süreyi doldurmak için uzatmak kaliteyi düşürüyor.
Güzel tespitler var fakat bu iş aslında bir arz talep meselesidir.Benim tv de görmekten bıktığım bu konulara sahip diziler maalesef toplumumuz tarafından ilgi görüyor ve ilgi gördükçe reytinglere yansıyor sonuç olarak daha çok türevleri çıkıyor.Şahsi düşüncem bir de piyasa da tanınan bir yazarsanız ürettiğiniz içerik mutlaka karşılık buluyor.Kalemi güçlü,hayal dünyası geniş bir yazarsanız piyasada tanınmadığınız için bu insanların eline la case de papel gibi bir dizi senaryosu yazıp yollasanız bile inanın hiç umurlarında bile olmayacaktır.
Çok değerli yorumunuz için sonsuz teşekkürler.
Çok değerli yorumunuz için teşekkür ediyoruz.